Biz güneşiz…

Kara kadife gökyüzüne dizilmiş ne çoktu yıldızlar
Oysa ne kadar azdı güneş
Zamanı aşan ne çoktu insan
Sadece şairlerdi sonsuzluğa ulaşan
Koca çocukların kavgasıydı savaş
Siperler ve ateş hattında milyonlarca ölü
Kan çamur barut boş kovan kokmuş asker cansızlığı
Kesilmiş çiçekli kiraz ağaçları
Korkak kaçakların son tuzakları
Ve geride kalan sadece öldürme arzuları
Harap bir mezarlığa dönmüş köyler kentler kaldı
Karlı kış günü soğuk denize bir kayıkla açılmışlardı
Yaralı yorgun bir asker bir kıza ve öksüz çocuğa umut oldu
Binlerce asker arkadaşını tuzaktan ve ölümden kurtardı
Karanlık kızıl yangınlar içinden geçiyordu
Nehrin soğuk sularına beyaz kiraz çiçekleri düşüyordu
Ne kadar zordur bilir misiniz
Kucağında son nefesini veren asker arkadaşının annesine bu haberi vermek
En el Hak diyenler
Esterebadlı Fazlullah’ın felsefesini bilenler
Ve dahi derisi yüzülenler
Serin nehir sularında esrik hakikati dile getiren Nesimiler
İnsilâh bu
Hakikatin hayattan bıçakla sıyrılması
Hurifî bir yalnızlıktır bu
Kehaneti kendinden menkul
Kanatır gönülleri
Ah yok mu o gönül düşürmeleri
Akşam Roma’ya son sarı ışıklarını verdi
Kaç buluttan süt emdik
Ve çocuk içimizde bayram sevinci
Atom altı parçacık kadar çoğuluz oysa
Bak kaç pırıltılı yıldız verdim sana
Sessizliğin son sınırında
Oysa karanlıkta açardık biz
Toprakta filizlenen tohumlarız
Ve zeytin tadındadır acılarımız
Ağır güçlü elleriyle bizi yoğuran emekçilerimiz
Buğdayı un ederiz
Demire de yeter gücümüz
Biz tek yürekli çoğul kişileriz
Bizi siz öldüremezsiniz
Ve biz güneşi üretenleriz…
Adil BAŞOĞUL